GELECEKTEKİ İLKEL: GÖKÇEN DİLEK ACAY

11 November - 30 December 2016

Galeri Nev İstanbul, Gökçen Dilek Acay'ın ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyor. Gelecekteki İlkel başlıklı sergisinde Acay, kapsamlı araştırmalarında odaklandığı, insan türünün ve gücün evrimi konularını, farklı mecralarda ürettiği eserlerinde bir araya getiriyor. Saç, sabun, tığ işleme ve mekanik heykel gibi tekniklerle üreten sanatçı, organik ve inorganiğin, hareketli ve cansız objelerin iç içe geçtiği bir dünya yaratıyor. Seyirciyi bu dünyada insan varoluşunun başlangıcı, geçmişi ve olası geleceği üzerinde düşünmeye davet ediyor.

 

Acay eserlerini bir sanat objesi olarak sınırlamak yerine, onları günümüze taşınmış arkeoloji veya doğa müzesi parçaları olarak sunuyor. Homo sapiens türünün ortaya çıkış tarihinden etkilenen sanatçı, otorite, itaat, hiyerarşi ve kontrol mekanizmaları konularını inceliyor.

 

Ziyaretçiyi yarı insan-yarı maymun bir figürün becerikli elleriyle kavradığı elmaya işaret eden Prolog eseri karşılıyor. Yaradılışın sembolü olan "elma",  insanoğlunun objeler üzerindeki hakimiyetinin başlangıcına gönderme yaparken, insanlık ve medeniyete dair alternatif bir başlangıç tahayyülünü araştırıyor.

 

İnsanlık tarihine dair alternatif bir okuma önerisiyle karşılaşan ziyaretçi, deforme olmuş, cinsiyetsiz bedenleriyle birbirlerine sarılan figürleri görür. Sabun üzerine saçlar ile çizilmiş iskelet biçimlerinin, fosilleri andıran objelerine rastlar. Farklı özellikleri ile öne çıkan üç fare heykelciği, bilimin köleleri olarak kullanılan deney hayvanlarını akla getirir. Bir organ nakli deneyi amacıyla sırtında oluşturulan kulak ile haberlere konu olan fare, kimyasal zehirlenmeler sonucunda mutasyona uğrayan diğer canlıları seyirciye anımsatmayı umar. Kuyruğu belli belirsiz hareket eden Hayvan Mobilya, oturma eyleminin temsil ettiği güç pozisyonunu düşünmeye iter.

 

Acay, erkin evrimi hakkında düşünmeye olanak sağlarken, bizi olası geleceğe dair düşünmeye itiyor. İnsanların hayvanlarla arasındaki güç ve hiyerarşi ilişiklerine dikkat çekiyor. Bu ilişkilerdeki objeleştirme dürtüsünün benzerinin, insanların birbirleriyle olan ilişkilerine tezahürünü görünür kılmayı amaçlıyor.